30 Nisan 2020 Perşembe

İmar Planlarına Karşı Dava Açma Süresinin Beş Yıl ile Sınırlandırılması Anayasaya Aykırıdır


Kamu düzeninden olan ve hak düşürücü nitelik taşıyan dava süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. ve 15. maddelerinde ilk inceleme konuları arasında sayılmış, süresinde açılmadığının tespiti halinde esasa girilmeden süre aşımı yönünden davanın reddine karar verileceği belirtilmiş, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanunun 8. maddesinde dava süresine ilişkin genel esaslar düzenlenmiş, 7. maddesinde, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hüküm altına alınmış, ilanı gereken düzenleyici işlemler yönünden ilgililere uygulama üzerine dava açma olanağı tanınmıştır.
Ayrıca, Kanunun 10, 11, 12 ve 13. maddelerinde de, başvuru üzerine idari makamların suskun kalması, üst makamlara başvuru, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılması, iptal davası sonrasında tam yargı davası açılması, doğrudan doğruya tam yargı davası açılması hallerinde dava süresine ilişkin düzenleme yapılmıştır.

29 Nisan 2020 Çarşamba

İmar Barışı Devletle Vatandaşı Barıştırdı mı?

Bir yandan Devletle vatandaşı barıştırmayı, diğer yandan kentsel dönüşüme kaynak oluşturmayı amaçlayan İmar Barışı amacına ulaştı mı?

Soruyu hemen cevaplayalım: imar barışının, kentsel dönüşüme kaynak oluşturma amacının gerçekleştiğini söylemek mümkün olsa da, imar sorunu olan vatandaşların tamamının Devletle barıştığını söylemek mümkün değildir. Bu barışa engel olan ve Yasal düzenlemede yer almayan kısıtlamalar, hem İdari düzenlemelerde, hem de mahkeme kararlarında yer almaktadır.

İmar barışında yapı kayıt belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olup, yapının imara uygunluğunu sağlamamakla birlikte, yıkım veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar yapıyı kullanma hakkı vermektedir.

Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca; belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde ise belediyelerce ilgilisine satılacaktır

28 Nisan 2020 Salı

İmar Planlarına Karşı Dava Açma Süresi


Dava süresi, kamu düzeni ile ilgili olup, hak düşürücü nitelik taşır.

Nitekim İdari Yargılama Usulü Kanununda, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu ilk inceleme konuları arasında sayılmış, davanın süresinde açılmadığının tespiti halinde esasa girilmeden süre aşımı yönünden davanın reddine karar verileceği öngörülmüştür (Madde 14/3-e ve 15/1-b). Ayrıca, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği de vurgulanmıştır (Madde14/6).

İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde dava süreleri belirlenmiş, 8. maddesinde dava süreleri ile ilgili genel esaslar düzenlenmiş, bu kapsamda sürelerin ne zaman başlayacağı, son günü tatil gününe veya ara vermeye rastlarsa ne şekilde uzayacağı hususları vurgulanmış, 9. maddesinde görevli olmayan yerlere başvurulması halinde ne kadar süre içinde idari yargı yerinde dava açılacağı kurala bağlanmıştır.

27 Nisan 2020 Pazartesi

Tam Yargı Davalarında Kısmi Islah ve Uygulaması

Giriş

Makalemizin konusunu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 16 ’ncı maddesinin 4 ‘üncü fıkrasına, 11.4.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi ile eklenen “…tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir…” hükümden sonra uygulamada ortaya çıkan hukuki sorunlar ve çözüm önerileri ile tam yargı davaları kapsamında bazı tazminat davalarının, hukuk usulündeki belirsiz alacak davalarına benzerliğinden hareketle belirsiz tazminat davaları olarak adlandırılması önerisi oluşturmaktadır.

26 Nisan 2020 Pazar

Hukuki El Atma Davaları

Hukuki El Atma Davaları 

Fiili ve Hukuki Kamulaştırmasız El Atma
Fiili ve hukuki el atmayı da kapsayacak şekilde, idarenin, üstlendiği kamu hizmetini yürütmek için gereksinim duyduğu gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait taşınmazlara, hukuki bir dayanağı (Kamulaştırma Kanunu, İmar Kanunu vb. gibi) olmaksızın ve geçici olmayacak bir şekilde fiili olarak el atması veya taşınmaza fiili olarak el atmamakla birlikte, yasaların verdiği yetkiye dayanarak malikin mülkiyet hakkını süresi belirsiz bir şekilde engellemesi olarak tanımlanabilecek olan kamulaştırmasız el atmanın anlatılabilmesi için önce kamulaştırmanın ele alınması uygun olacaktır.
Anayasa’nın 46 ncı maddesinde, devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedelini nakden ve peşin olarak ödeyerek kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkili olduğu belirtilmiştir.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Uzman Görüşünün Yargılamadaki Yeri


UZMAN GÖRÜŞÜNÜN YARGILAMADAKİ YERİ

Mahkemeye yansıyan uyuşmazlıklarda hakim, genel bilgi veya tecrübesiyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan konularda çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya re’sen bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verebilir.  

Bu durumun aksine uygulamada, mahkemelerin çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmeyen konularda da bilirkişiye başvurduğu sıkça rastlanmaktadır. 

Diğer yandan, mahkemelerce uyuşmazlığın çözümü için görüşüne başvurulan bilirkişilerin, uzmanlıklarının uyuşmazlık konusu ile ilgili olmadığı, bu sebeple kararlarının üst mahkemece bozulduğu sıklıkla görülmektedir.

Uyuşmazlıklarda, çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren iddia ve savunmaların ispat aracı olan bilirkişi raporları yanında, hukukumuza 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 293. maddesiyle, Anglo–Sakson kökenli bir kurum olan “uzman görüşü” de girmiştir. Buna göre, tarafların, mahkemece başvurulan bilirkişi dışında uzmanından bilimsel nitelikli görüş alarak, iddia veya savunmalarını bu görüşlerle desteklemeleri mümkündür.  

24 Nisan 2020 Cuma

İdari̇ Yargı Kararlarının Uygulanmamasının Sonuçları


İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMAMASININ SONUÇLARI
                                                                                                                                       
Dünya tarihinde idarenin içeriden ve dışarıdan denetimi uzunca bir sürecin sonucudur. Hukuka bağlı idarenin oluşması dünden bugüne oluşmuş bir olgu değildir. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin önemli basamaklarından birisi ve başlangıcı İngiltere’de 1215 yılında imzalanan ve Kralın yetkilerinin kısıtlanmasını içerene Magna Carta’ dır.

İdarenin dışarıdan denetiminde en etkili olan yol, idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargının denetimine tabi tutulmasıdır.

Anayasa’nın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Hukuk Devletidir.” Hukuk devleti; kamu hizmeti görenlere hukuki güvenceler sağlayan, güvence sağlamak için koyduğu kurallara bağlı olan ve verilen yargı kararlarını ilgililerin başvurusuna gerek kalmadan infaz eden devleti ifade eder.

Hukuk devletini sağlamakta en önemli etken tabii ki bağımsız bir yargı sisteminin var olması ve bu bağımsız yargı tarafından verilen kararların uygulanmasıdır.

23 Nisan 2020 Perşembe

İdari Davalarda Feragat


İDARİ YARGIDA DAVADAN FERAGAT

Davadan feragat, açılmış bir davaya ilişkin talep sonucundan vazgeçilmesidir. Davayı kabul ise, davalının davacının talep sonucuna rıza göstermesidir. Her iki kurum da yargılamayı sonlandıran usul işlemleridir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde, feragat ve kabul konusunda, özel hukuka ilişkin uyuşmazlıklarda yargılama kurallarını düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanununa gönderme yapılmışsa da, kendine özgü nitelikleri olan ve yargılamada kamu yararını esas alan idari yargılama usulünde, sübjektif hak kavramı temelinde işleyen medeni usule ilişkin kuralların aynıyla uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, idari yargılama usulünde hukuk muhakemeleri kanununa atıf yapılan usul konularında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin bu çerçevede yorumuna ihtiyaç bulunmaktadır.