Bir yandan Devletle vatandaşı barıştırmayı, diğer
yandan kentsel dönüşüme kaynak oluşturmayı amaçlayan İmar Barışı amacına ulaştı
mı?
Soruyu hemen cevaplayalım: imar barışının, kentsel
dönüşüme kaynak oluşturma amacının gerçekleştiğini söylemek mümkün olsa da, imar
sorunu olan vatandaşların tamamının Devletle barıştığını söylemek mümkün
değildir. Bu barışa engel olan ve Yasal düzenlemede yer almayan kısıtlamalar,
hem İdari düzenlemelerde, hem de mahkeme kararlarında yer almaktadır.
İmar barışında yapı kayıt belgesi, yapının yeniden
yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olup, yapının imara
uygunluğunu sağlamamakla birlikte, yıkım veya kentsel dönüşüm uygulamasına
kadar yapıyı kullanma hakkı vermektedir.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait
taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca; belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş
olması halinde ise belediyelerce ilgilisine satılacaktır
1) Üçüncü kişilere, yani başkalarına ait konu
taşınmazlarda bulunan yapılar,
2) Hazineye ait olup sosyal donatı için tahsisli
araziler üzerinde bulunan yapılar,
3) Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi ile
İstanbul tarihi yarımada içinde ve Çanakkale Savaşların geçtiği Gelibolu Tarihi
Alanında bulunan imara aykırı yapılar imar barışından yararlandırılmayacaktır.
Yapı Kayıt Belgesi, bu alanlardaki yapılar için kullanma
hakkı vermediği gibi, mülkiyetin devri ve kat mülkiyeti kurma hakkı vermeyen bir
kâğıttan ibarettir.
Sosyal donatı için tahsisli olmayan
Hazineye ait bütün taşınmazlar imar barışından yararlanır mı?
Sosyal donatı alanları, birey ve toplumun kültürel,
sosyal ve rekreatif ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik kamu veya özel sektör
tarafından yapılan eğitim, sağlık, dini, kültürel ve idari tesisler, açık ve
kapalı spor tesisleri ile park, çocuk bahçesi, oyun alanı, meydan, rekreasyon
alanı gibi açık ve yeşil alanlardır.
Bu hususta, İmar Barışına dair yasal düzenlemede bir
ayrıntı ve kısıtlama yer almamakla birlikte, Anayasa'da ve özel kanunlarında
yer alan kısıtlama ve yasaklamaların olduğu göz önünde tutulmalıdır.
* Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyı
Kanununa göre, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az
100 metre genişliğindeki alanı ifade eden sahil şeridinin, ilk 50 metresinde ancak
yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere
düzenleme yapılabilir, ikinci 50 metresinde ise toplum yararına açık olmak
şartıyla konaklama hariç günü birlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir.
Buna göre, sahil şeridinin gerek ilk 50 metresinde gerekse
ikinci 50 metresinde olsun Hazine arazilerinin hiçbir surette satılması mümkün
değildir. Dolayısıyla bu alanlardaki Hazine arazilerine imar mevzuatına aykırı
yapılar için alınan yapı kayıt belgeleri, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
arzın kendilerine satılması sonucunu doğurmayacaktır.
Ancak, sahil şeridinin yapılaşmaya açık ikinci 50
metresinde olup, halen özel mülkiyette bulunan taşınmazlar üzerindeki imar
mevzuatına aykırı yapılar için alınan yapı kayıt belgelerine istinaden, yapı
kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilmesi
gerekmektedir.
Buna göre, Doğal ve Arkeolojik Sit alanlarındaki Devlete,
kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazların hiçbir surette satılması mümkün
değildir ve bu alanlardaki yapılar için alınan yapı kayıt belgeleri taşınmazın
ilgilisine satılması sonucunu doğurmayacaktır.
Ancak, doğal ve Arkeolojik Sit alanlarındaki özel
mülkiyette bulunan taşınmazlar için alınan yapı kayıt belgelerine istinaden,
yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis
edilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır.
* Devlet
ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz, zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu
yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Orman vasfını
taşıyan ve bu vasfı ile tapuya tescil edilen yerlerdeki imar mevzuatına aykırı
yapılar için alınan yapı kayıt belgeleri, orman alanlarının kendilerine
satılması sonucunu doğurmayacaktır.
Hazine ve belediyelere ait olanlar dışında diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ise (örneğin il özel idareleri) kapsam
dışındadır.
Sahipsiz yerler ile yararı
kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu yerler
kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.
Bu taşınmazları üzerindeki
yapılar için Yapı Kayıt Belgesi alınmış olsa bile, bu taşınmazlar özel
mülkiyete konu edilemezler.
Buna göre, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu
mallarından, sahipsiz malların devri mümkün değilken, orta ve hizmet mallarının
devri için, tahsis kararının kaldırılması halinde söz konusu mallar devletin
özel mallarına dönüşeceğinden devri mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder