UZMAN
GÖRÜŞÜNÜN YARGILAMADAKİ YERİ
Mahkemeye
yansıyan uyuşmazlıklarda hakim, genel bilgi veya tecrübesiyle ya da hâkimlik
mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan konularda
çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi
üzerine veya re’sen bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verebilir.
Bu durumun
aksine uygulamada, mahkemelerin çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmeyen
konularda da bilirkişiye başvurduğu sıkça rastlanmaktadır.
Diğer yandan,
mahkemelerce uyuşmazlığın çözümü için görüşüne başvurulan bilirkişilerin,
uzmanlıklarının uyuşmazlık konusu ile ilgili olmadığı, bu sebeple kararlarının
üst mahkemece bozulduğu sıklıkla görülmektedir.
Uyuşmazlıklarda,
çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren iddia ve
savunmaların ispat aracı olan bilirkişi raporları yanında, hukukumuza 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 293. maddesiyle, Anglo–Sakson kökenli bir
kurum olan “uzman görüşü” de girmiştir. Buna göre, tarafların, mahkemece
başvurulan bilirkişi dışında uzmanından bilimsel nitelikli görüş alarak, iddia
veya savunmalarını bu görüşlerle desteklemeleri mümkündür.
Uygulamada
“bilimsel mütaala” olarak adlandırılan bu müessese, tarafların sıklıkla aleyhe gelen bilirkişi raporu
sonrasında başvurdukları bir yoldur. Tarafların davada kendi istek ve iradeleri
ile başvurdukları bu yolda yaptıkları masrafların yargılama giderleri
içerisinde değerlendirilip, dava sonunda haklılık oranlarına göre karşı
taraftan istenmesi mümkün değildir.
Bu aşamada,
tarafların, genelde aleylerine kanaat belirten bilirkişi roporlarından sonra
mahkemeye sundukları, iddia veya savunmalarını destekler nitelikteki uzman
görüşlerinin yargılamaya etkisi ne olacak, mahkeme tarafından dikkate alıacak
mı sorusu akla gelmektedir.
Yargıtay 15.
Hukuk Dairesi 10.11.2016 tarih ve E:2015/5127, K:2016/4635 sayılı kararında, “Mahkemece yapılan yargılama sürecinde
mahallinde keşif yapılmak suretiyle; inşaat mühendisi bilirkişiden 23.03.2015
tarihli bilirkişi raporu alınmış, raporun taraflara tebliği üzerine davalı
vekili bilirkişi raporuna esaslı itirazlarda bulunmuş, bu itirazlar ek rapor
alınmak suretiyle değerlendirilmeden bilirkişi raporuna göre hüküm
oluşturulmuştur. Alınan bilirkişi raporuna davalı vekili esaslı itirazlarda
bulunmuş ve bu itirazlarına 6100 sayılı HMK'nın 293. maddesi gereğince alınan
uzman görüşünü dayanak olarak eklemiştir. Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK'nın
293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın
aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı içen
kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması
olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir.
Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin
olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil
kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi
gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili
olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu
anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak
suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye
alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne
dayanan tarafın 6100 sayılı HMK'nın 27., Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en
önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir. Dosyaya
ibraz edilen uzman görüşünde bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerinin
aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman
görüşü ciddi şekilde çelişkiler içermektedir. Alınan bilirkişi raporu ile uzman
görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi
heyetine tevdii edilmesi…” gerektiği
yönünde karar vermiştir.
Buna göre,
mahkemelerin, bilirkişi raporları ile birlikte, bu raporlara itirazları ve taraflarca
alınıp sunulan uzman görüşlerini de tartışarak, varsa uzman görüşü ile
bilirkişi raporu arasındaki çelişkiyi gidermek amacıyla ek bilirkişi raporu
almaları veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak işin esası hakkında
karar vermeleri, uzman görüşüne dayanan tarafın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27.,
Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkı kapsamında hukuki dinlenme hakkına uygun olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder