Çalıntı lüks araçların
motor şasi numaralarının perte çıkmış araçların motor şasi numarasıyla değiştirilmesi
suretiyle yapılan dolandırıcılığa “change” deniyor. İnternetten veya oto
pazarlarından “Change” aracı bilmeden satın alanlar, araçlarının change
olduğunu bilmeden trafikte kullanmaktadırlar.
Motor şasi numarası;
aracın üretildiği ülke, üretici, üretildiği fabrika, araç tipi, motor tipi,
kasa tipi, üretim yılı ve fabrikadan çıkan kaçıncı araç olduğu bilgisini
içerir.
Change olduğunu bilmeden
yüklüce para ödeyerek satın aldığı ve adına trafik tescilini yaptırdığı aracın,
bir gün, change olduğu gerekçesiyle trafik görevlilerince el konulmaktadır.
Böyle bir durumda araç
sahiplerinin hakları nedir?
Araç sahibi, aracı satın
aldığı kişiye karşı mı hukuki yollara başvurmalı ya da change aracı gerekli
özeni göstermeden eski ve yeni malik adına sorunsuz tescil eden Devlete karşı
mı hukuki yollara başvurmalıdır. Ki bazı olaylarda, elindeki araca el konulan
kişi 3. hatta 4 malik olabilmektedir. Bu durumda, zararın tazmini kaçıncı
malikten istenecektir.
Hizmet kusuru, kamu
hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya
kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak
nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak
idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek
için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması
gerekmektedir.
Motorlu araçların trafiğe
tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve
çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu
hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model,
motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun
yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.
Evvelce, olayda Devletin
kusurunu görmezden gelen yargı, son kararları ile Anayasa’nın 125. maddesi hükmünden hareketle, İdarenin
her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin,
kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, buna göre
idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin
alınmaması, hizmetin iyi işlememesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar
idare tarafından tanzim edilmek durumunda olduğu gerekçesiyle, bu tür olaylar
nedeniyle kişilerin zararının Devlet tarafından karşılanması gerektiğine karar
vermektedir.
EMSAL
KARARLAR
DANIŞTAY 15. DAİRE E.
2014/744 K. 2018/197 T. 18.1.2018
ÖZET : Dava; araç satış
sözleşmesine istinaden aracı kendi adına tescil ettiren davacı tarafından,
aracın İtalya'dan çalındığı ve İNTERPOL tarafından arandığı gerekçesiyle araca
Romanya'da el konulduğundan bahisle, idarenin hizmet kusuru sonucu yolsuz
tescil yapmasına bağlı olarak oluşan zararın idareye tazmini istemine
ilişkindir. Davalı idarece, İtalyan İNTERPOLÜ'nce 30.01.2007 tarihinde çalıntı
kaydı düşülmesine, sonrasında Alman İNTERPOLÜ'nden gelen 29.09.2004 yazıda da
aracın ilk tescilinin Almanya'da tesis edildiği ve Türkiye'ye ikinci el olarak
getirildiğinin belirtilmesine ve son olarak İçişleri Bakanlığının Nisan 2009
tarihli yazısında "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın
bilgilerine yer verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi
sonucu aracın ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece
tescil işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının
uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda,
davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki
isabet bulunmamaktadır. Öte yandan; bozma kararı üzerine yeniden verilecek
kararda, aracın anılan ülke Giurgiu Mahkemesi'nden davacıya teslim olunup
olunmadığı ve davacı tarafından araç satışı nedeniyle kendisine karşı hukuki
sorumluluğu bulunan kişilere adli yargı merciilerinde dava açılarak zararının
bir kısmının veya tamamının tazmin edilip edilmediği hususlarının da
gözetileceği açıktır.
İstemin Özeti : İstanbul
2. İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720; K:2013/1521 Sayılı
kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması
istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından verilen savunmada Mahkeme kararının hukuka
ve usule uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
İstanbul Vakkği tarafından savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Halil Yolal
Düşüncesi : Temyize konu
İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay
Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki
belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; 18.03.2011
tarihli araç satış sözleşmesine istinaden ... plakalı aracı kendi adına tescil
ettiren davacı tarafından, aracın İtalya'dan çalındığı ve İNTERPOL tarafından
arandığı gerekçesiyle araca Romanya'da el konulduğundan bahisle, idarenin
hizmet kusuru sonucu yolsuz tescil yapmasına bağlı olarak oluşan 161.053,71-TL
zararın idareye başvuru tarihi olan 14.05.2012 tarihinden itibaren işletilecek
yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İstanbul 7. İdare
Mahkemesi'nce; davacının aracına yurtdışında el konulduğu ve davacının, aracın
fiili hakimiyetini yitirdiği, ancak aracın fiili hakimiyeti yitirilmekle
beraber araçla davacı arasında hukuki anlamda mülkiyet ilişkisinin devam
ettiği, zararın davalı idarelerce karşılanmasını temin etmek amacıyla ön
başvuru yapıldığı 14.05.2012 tarihi itibariyle de durumun bu şekilde olduğu, nitekim
değişik tarihlerde yazılan yazılarla, davacının, aracın yasal sahibi olduğunu
gösteren belgelerle Romanya Giurgin Mahkemesi Savcılığı'na müracaat ederek
girişimde bulunması gerektiği, yapılacak tahkikat sonucu aracın durumunun belli
olacağının belirtildiği, yapılan bu açıklamalar ışığında sonuç itibariyle araç
mülkiyetinin henüz elden çıkmadığı ve dolayısıyla zararın meydana gelmediği,
davacı tarafından yapılacak girişim ve idari makamlarca yapılacak olan tahkikat
sonucu olayın aydınlatılacağı ve aracın gerçek sahibinin tespit edileceği, bu
aşamada, meydana gelen olay nedeniyle davacının zararı bulunmadığı, başka bir
ifadeyle olayda muhtemel zararın söz konusu olduğu anlaşıldığından davacının
maddi tazminat talebi yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Karayolları Trafik
Yönetmeliğinin "Satış ve Devirlerde Araçların Tescili" başlıklı,
uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 37. maddesinin 3. bendinde "Tescil
için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan
nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren
makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil
defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına
tescili yapılır." hükmü, 4. bendinde ise "Müracaat sırasında
noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir." hükmü yer
almaktadır.
Trafik tescil bürolarınca
aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş
satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin
tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.
Anayasanın 125.
maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık
olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü
olduğu düzenlenmiştir. Buna göre idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi
sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu
işlemesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tazmin
edilmek durumundadır.
Hizmetin iyi işlememesi
sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan zararların idare tarafından
karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, hizmeti yürüten personelin görevi sırasında
yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusuru oluşturacağı
ve idarenin de bu zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun
bilinen ilkelerindendir.
Hizmet kusuru, kamu
hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya
kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak
nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak
idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek
için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması
gerekmektedir.
Dava dosyasının
incelenmesinden; davacının, 18.03.2011 tarihinde Bakırköy 5. Noterliğinde
yapılan satış akdi sonucu ... plakalı BMW marka aracı satın aldığı ve araç
plakasını ... olarak değiştirdiği, söz konusu aracın davacının arkadaşı
tarafından yurtdışında kullanılmakta iken Romanya Bulgaristan sınırında Romanya
polisi tarafından durdurulduğu ve aracın İtalya'dan çalıntı olduğu, İNTERPOL
tarafından arandığı ileri sürülerek araca el konulduğu, davacı tarafından,
çalıntı aracın tescil edilmesi sonucu zarara uğranıldığı ve bu zarardan tescil
işlemleri yönünden yükümlülükleri bulunan davalı idarelerin sorumlu oldukları
ileri sürülerek, araç satış bedeli, araca yapılan masraflar ve araçtan mahrum
kalınanın karşılığı olarak toplam 161.053,71-TL zararın olayda hizmet kusuru
bulunduğu belirtilen davalı idarelerden tazmini istemiyle bakılan davanın
açıldığı anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların trafiğe
tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve
çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu
hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model,
motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun
yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.
Bu itibarla; noterde
yapılan satış senedi ile araç devri yapılırken aracın çalıntı olup olmadığı
davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, tescil aşamasında trafik tescil
bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum
oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç
bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.
Dosyadaki bilgi ve
belgelerin incelenmesinden; söz konusu aracın Gebze Oto İth. Gümrük Müdürlüğüne
beyan edilen 13.10.2004 tarihli ve 9213 numaralı Gümrük Beyannamesi ile
ülkemize ithal edildiği ve ... isimli firma tarafından düzenlenen 02.11.2004
tarihli ve A 019102 seri numaralı fatura ile ... adına ... sayılı plakaya ilk
tescil işleminin yapıldığı, 20.09.2006 tarihinde ise ... adına tescil edildiği
ve nihayet 18.03.2011 tarihinde davacı adına tescilinin yapıldığı
anlaşılmıştır. Araca, ...fa ait iken, 30.01.2007 tarihinde İtalya İNTERPOLÜ'nce
çalıntı kaydı düşülmüş ve aracın aranıldığının Türk İNTERPOLÜ tarafından tespit
edilmesi üzerine İtalya İNTERPOLÜ ile 13.05.2008 tarihinde yazılan yazı ile
irtibata geçilmiş ve yapılan yazışmalardan bir sonuç alınamamış, sonrasında
Alman İNTERPOLÜNE 07.12.2009 tarihli yazı ile aracın hangi ülkeye ihraç
edildiği sorulmuş, Alman İNTERPOLÜ'nce verilen 29.09.2004 tarihli cevapta
aracın ilk defa 29.09.2004 tarihinde ... Alman plakası ile ... adına tescilinin
gerçekleştirildiği ve daha sonraki süreçte ruhsatının iptal olduğu, ruhsatının
iptal sonrasında aracın ne olduğu yönünde bilgi sahibi olunmadığı belirtilmiş,
buradan da bir sonuca ulaşılamamıştır. Ayrıca İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün, Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanlığına Nisan 2009
tarihinde "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazdığı yazının ekli
listesinde söz konusu aracın da bilgilerine yer verildiği görülmüştür.
Bununla birlikte, aracın
Romanya'da yakalanması sonrası, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen 09.11.2012 tarihli yazıda,
Romanya İNTERPOLÜ'nden gelen yeni bir yazıda söz konusu aracın yasal hamilinin,
aracın İtalya kayıtlarında maliki gözüken ...'ye zararlarını ödeyen ... isimli
sigorta şirketinin olduğu, bu itibarla davacı ...'m ya da vekilinin anılan ülke
Giurgiu Mahkemesi Savcılığına müracaat etmelerinin yerinde olacağı
belirtilmiştir.
Davalı idarece, İtalyan
İNTERPOLÜ'nce 30.01.2007 tarihinde çalıntı kaydı düşülmesine, sonrasında Alman
İNTERPOLÜ'nden gelen 29.09.2004 yazıda da aracın ilk tescilinin Almanya'da
tesis edildiği ve Türkiye'ye ikinci el olarak getirildiğinin belirtilmesine ve
son olarak İçişleri Bakanlığının Nisan 2009 tarihli yazısında
"Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın bilgilerine yer
verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi sonucu aracın
ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece tescil işlemlerinin
kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın
tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, davanın reddi
yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet
bulunmamaktadır.
Öte yandan; bozma kararı
üzerine yeniden verilecek kararda, aracın anılan ülke Giurgiu Mahkemesi'nden
davacıya teslim olunup olunmadığı ve davacı tarafından araç satışı nedeniyle kendisine
karşı hukuki sorumluluğu bulunan kişilere adli yargı merciilerinde dava
açılarak zararının bir kısmının veya tamamının tazmin edilip edilmediği
hususlarının da gözetileceği açıktır.
SONUÇ : Açıklanan
nedenlerle, İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720;
K:2013/1521 Sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere
dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un 18.06.2014
gün ve 6545 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54.
maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden
itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2018
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DANIŞTAY 15. DAİRE E.
2013/10840 K. 2015/2723 T. 7.5.2015
ÖZET : Trafik tescil
bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında
noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil
birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır. Motorlu
araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf
güvenliğinin sağlanmasıdır. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların
düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaralarıyla tescili
istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin
doğruluğunun araştırılması önem taşımaktadır. Bu itibarla; noterde yapılan
satış senediyle araç devri yapılırken aracın gümrük kaçağı olup olmadığının
davacı tarafından belirlenemeyeceği, noterdeki araç devir sözleşmesinden sonra
tescil için gidilen trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu
kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi
gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim
görevinin gereğidir.
DAVA : İstemin Özeti: Ankara
12. İdare Mahkemesi'nin 28.2.2013 tarih ve E:2012/1007; K:2013/379 Sayılı
kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması
istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma
verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi
Düşüncesi: Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay
Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki
belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; sahte
gümrük şahadetnamesiyle yurda girişi sağlanan aracı davalı idarece trafik
tescilinin yapılmasını takiben satın alan davacının, daha sonra satışını
yaptığı A. D. tarafından kullanılmakta iken 25.3.2006 tarihinde gümrük kaçağı
olduğu gerekçesiyle el konulan araçtan dolayı, uğradığı zararların tazmini
istemiyle adı geçen kişi tarafından açılan dava sonucunda, davacının araca
karşılık yapmak zorunda kaldığı ödeme sebebiyle uğramış olduğu 57.267,05 TL
maddi ve 5.000,00 TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar
verilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 12. İdare
Mahkemesi'nce davalı idarenin yetki ve sorumluluğunun, mevcut belge ve
bilgilere göre aracın tescilini yapmakla sınırlı olduğu, davacının uğradığı
zararda idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Karayolları Trafik
Yönetmeliğinin "Satış ve Devirlerde Araçların Tescili" başlıklı,
uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 37. maddesinin 3. bendinde "Tescil
için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan
nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren
makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil
defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına
tescili yapılır." hükmü, 4. bendinde ise "Müracaat sırasında
noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir." hükmü yer
almaktadır.
T.C. Anayasasının 125.
maddesinin 1. fıkrasında; "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır..." denilmiş ve maddenin son fıkrasında da,
"İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür." kuralı getirilmiştir.
Trafik tescil bürolarınca
aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş
satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin
tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden;
1991 model, 250 D Turbo Med. Tipi, platin bej renkli WDB124128... şase ve
6029621000... motor numaralı Mercedes marka hususi otomobilin sahte gümrük
şahadetnamesi ile ilk olarak 23.10.2002 tarihinde Hatay İl Emniyet Müdürlüğü
tarafından trafik tescil kaydının yapıldığı, devamında aracın bu tarihten
sonraki 3 ay içerisinde 3 kez, devamındaki 2,5 yıl içerisinde de 6 kez el
değiştirerek farklı illere nakil giderek farklı şahıslar adına kayda alındığı,
araç 31 D ' plaka ile F.A. adına kayıtlı iken aracın F. A.'dan olan alacağına
mahsuben davacıya satıldığı, aracın davacı tarafından 26.4.2005 tarihli
otomobil satış protokolü ve Altındağ 7. Noterliği'nin 26.4.2005 tarih ve 8093
yevmiye sayılı kati satış sözleşmesi ile A. D. isimli kişiye satıldığı, aracın
A. D. tarafından 16 ... 282 plakayla Bursa Trafik Tescil Şubesine tescil
edildiği, araca 24.3.2006 tarihinde gümrük kaçağı olduğu gerekçesiyle trafik
ekiplerince el konulduğu, A. D. tarafından davacıya karşı Ankara 3. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava sonucunda Mahkemenin 29.6.2011 tarih ve
E:2007/137, K:2011/272 Sayılı kararı ile, davanın kısmen kabulüyle araç bedeli
olan 27.750,00 TL'nin davacı tarafından A. D.'e ödenmesine karar verildiği,
davacı tarafından araç bedeli, faiz ve mahkeme masrafı olmak üzere 30.4.2012
tarihinde 52.700,00 TL, 17.5.2012 tarihinde de 1.690,00 TL olmak üzere
54.390,00 TL'nin A. D. isimli kişiye ödendiği, davacı tarafından ödemek durumunda
kaldığı 54.390,00 TL zararın davalı idarenin sahte gümrük şahadetnamesiyle
yurda girişi sağlanan aracın trafik tescili yapan idarenin hizmet kusurundan
kaynaklandığı iddiasıyla açıldığı anlaşılmaktadır.
Bunun yanı sıra davacının
Altındağ 7. Noterliğinin 8093 Sayılı satış sözleşmesiyle aracın devrini A. D.'e
gerçekleştirdiği, aracın 31 D ' plakadan 16..282 plakaya nakil gittiği, tescil
işlemlerini yapılması sırasında Bursa Trafik Tescil Bürosunun Hatay Trafik
Tescil Bürosuna aracın devrinde sakıncalı bir durum olup olmadığı sorulduğu ve
Hatay Trafik Tescil Bürosundan gelen10.5.2015 tarihli yazıda sakıncasının
bulunmadığının belirtildiği bunun üzerine devir tescil işleminin yapıldığı
anlaşılmıştır.
Motorlu araçların trafiğe
tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanmasıdır.
İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların
model, motor ve şasi numaralarıyla tescili istenen aracın karşılaştırılması ve
bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması önem taşımaktadır.
Bu itibarla; noterde
yapılan satış senediyle araç devri yapılırken aracın gümrük kaçağı olup
olmadığının davacı tarafından belirlenemeyeceği, noterdeki araç devir
sözleşmesinden sonra tescil için gidilen trafik tescil bürolarının araç
bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu
işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin
araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.
İdare Mahkemesi'nce;
araca el konulmak suretiyle gerçekleştirilen eylem ve işlemlerin idarenin
yürüttüğü hizmetin bir gereği olarak tesis edildiği ileri sürülmüşse de, gümrük
kaçağı olan aracın trafikte dolaşımının sağlandığı, davalı idarenin aracın
tescili aşamasında kusurlu hareket ettiği gerçeğini ortadan kaldırılmadığından
İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan
nedenlerle, 2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz
isteminin kabulüyle Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin 28.2.2013 tarih ve
E:2012/1007; K:2013/379 Sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir
karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanunun 54.
maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden
itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 7.5.2015
tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder