6 Ağustos 2020 Perşembe

CHANGE ARAÇ SAHİPLERİNİN HAKLARI

Çalıntı lüks araçların motor şasi numaralarının perte çıkmış araçların motor şasi numarasıyla değiştirilmesi suretiyle yapılan dolandırıcılığa “change” deniyor. İnternetten veya oto pazarlarından “Change” aracı bilmeden satın alanlar, araçlarının change olduğunu bilmeden trafikte kullanmaktadırlar.

Motor şasi numarası; aracın üretildiği ülke, üretici, üretildiği fabrika, araç tipi, motor tipi, kasa tipi, üretim yılı ve fabrikadan çıkan kaçıncı araç olduğu bilgisini içerir.

Change olduğunu bilmeden yüklüce para ödeyerek satın aldığı ve adına trafik tescilini yaptırdığı aracın, bir gün, change olduğu gerekçesiyle trafik görevlilerince el konulmaktadır.

Böyle bir durumda araç sahiplerinin hakları nedir?

Araç sahibi, aracı satın aldığı kişiye karşı mı hukuki yollara başvurmalı ya da change aracı gerekli özeni göstermeden eski ve yeni malik adına sorunsuz tescil eden Devlete karşı mı hukuki yollara başvurmalıdır. Ki bazı olaylarda, elindeki araca el konulan kişi 3. hatta 4 malik olabilmektedir. Bu durumda, zararın tazmini kaçıncı malikten istenecektir.

Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerekmektedir.

Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.

Evvelce, olayda Devletin kusurunu görmezden gelen yargı, son kararları ile  Anayasa’nın 125. maddesi hükmünden hareketle, İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, buna göre idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tanzim edilmek durumunda olduğu gerekçesiyle, bu tür olaylar nedeniyle kişilerin zararının Devlet tarafından karşılanması gerektiğine karar vermektedir.

 

EMSAL KARARLAR

 

DANIŞTAY 15. DAİRE E. 2014/744 K. 2018/197 T. 18.1.2018

ÖZET : Dava; araç satış sözleşmesine istinaden aracı kendi adına tescil ettiren davacı tarafından, aracın İtalya'dan çalındığı ve İNTERPOL tarafından arandığı gerekçesiyle araca Romanya'da el konulduğundan bahisle, idarenin hizmet kusuru sonucu yolsuz tescil yapmasına bağlı olarak oluşan zararın idareye tazmini istemine ilişkindir. Davalı idarece, İtalyan İNTERPOLÜ'nce 30.01.2007 tarihinde çalıntı kaydı düşülmesine, sonrasında Alman İNTERPOLÜ'nden gelen 29.09.2004 yazıda da aracın ilk tescilinin Almanya'da tesis edildiği ve Türkiye'ye ikinci el olarak getirildiğinin belirtilmesine ve son olarak İçişleri Bakanlığının Nisan 2009 tarihli yazısında "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın bilgilerine yer verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi sonucu aracın ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece tescil işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. Öte yandan; bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, aracın anılan ülke Giurgiu Mahkemesi'nden davacıya teslim olunup olunmadığı ve davacı tarafından araç satışı nedeniyle kendisine karşı hukuki sorumluluğu bulunan kişilere adli yargı merciilerinde dava açılarak zararının bir kısmının veya tamamının tazmin edilip edilmediği hususlarının da gözetileceği açıktır.

İstemin Özeti : İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720; K:2013/1521 Sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti : Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından verilen savunmada Mahkeme kararının hukuka ve usule uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. İstanbul Vakkği tarafından savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Halil Yolal

Düşüncesi : Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; 18.03.2011 tarihli araç satış sözleşmesine istinaden ... plakalı aracı kendi adına tescil ettiren davacı tarafından, aracın İtalya'dan çalındığı ve İNTERPOL tarafından arandığı gerekçesiyle araca Romanya'da el konulduğundan bahisle, idarenin hizmet kusuru sonucu yolsuz tescil yapmasına bağlı olarak oluşan 161.053,71-TL zararın idareye başvuru tarihi olan 14.05.2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nce; davacının aracına yurtdışında el konulduğu ve davacının, aracın fiili hakimiyetini yitirdiği, ancak aracın fiili hakimiyeti yitirilmekle beraber araçla davacı arasında hukuki anlamda mülkiyet ilişkisinin devam ettiği, zararın davalı idarelerce karşılanmasını temin etmek amacıyla ön başvuru yapıldığı 14.05.2012 tarihi itibariyle de durumun bu şekilde olduğu, nitekim değişik tarihlerde yazılan yazılarla, davacının, aracın yasal sahibi olduğunu gösteren belgelerle Romanya Giurgin Mahkemesi Savcılığı'na müracaat ederek girişimde bulunması gerektiği, yapılacak tahkikat sonucu aracın durumunun belli olacağının belirtildiği, yapılan bu açıklamalar ışığında sonuç itibariyle araç mülkiyetinin henüz elden çıkmadığı ve dolayısıyla zararın meydana gelmediği, davacı tarafından yapılacak girişim ve idari makamlarca yapılacak olan tahkikat sonucu olayın aydınlatılacağı ve aracın gerçek sahibinin tespit edileceği, bu aşamada, meydana gelen olay nedeniyle davacının zararı bulunmadığı, başka bir ifadeyle olayda muhtemel zararın söz konusu olduğu anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebi yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Satış ve Devirlerde Araçların Tescili" başlıklı, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 37. maddesinin 3. bendinde "Tescil için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına tescili yapılır." hükmü, 4. bendinde ise "Müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir." hükmü yer almaktadır.

Trafik tescil bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.

Anayasanın 125. maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Buna göre idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu işlemesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tazmin edilmek durumundadır.

Hizmetin iyi işlememesi sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan zararların idare tarafından karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, hizmeti yürüten personelin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusuru oluşturacağı ve idarenin de bu zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 18.03.2011 tarihinde Bakırköy 5. Noterliğinde yapılan satış akdi sonucu ... plakalı BMW marka aracı satın aldığı ve araç plakasını ... olarak değiştirdiği, söz konusu aracın davacının arkadaşı tarafından yurtdışında kullanılmakta iken Romanya Bulgaristan sınırında Romanya polisi tarafından durdurulduğu ve aracın İtalya'dan çalıntı olduğu, İNTERPOL tarafından arandığı ileri sürülerek araca el konulduğu, davacı tarafından, çalıntı aracın tescil edilmesi sonucu zarara uğranıldığı ve bu zarardan tescil işlemleri yönünden yükümlülükleri bulunan davalı idarelerin sorumlu oldukları ileri sürülerek, araç satış bedeli, araca yapılan masraflar ve araçtan mahrum kalınanın karşılığı olarak toplam 161.053,71-TL zararın olayda hizmet kusuru bulunduğu belirtilen davalı idarelerden tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.

Bu itibarla; noterde yapılan satış senedi ile araç devri yapılırken aracın çalıntı olup olmadığı davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, tescil aşamasında trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; söz konusu aracın Gebze Oto İth. Gümrük Müdürlüğüne beyan edilen 13.10.2004 tarihli ve 9213 numaralı Gümrük Beyannamesi ile ülkemize ithal edildiği ve ... isimli firma tarafından düzenlenen 02.11.2004 tarihli ve A 019102 seri numaralı fatura ile ... adına ... sayılı plakaya ilk tescil işleminin yapıldığı, 20.09.2006 tarihinde ise ... adına tescil edildiği ve nihayet 18.03.2011 tarihinde davacı adına tescilinin yapıldığı anlaşılmıştır. Araca, ...fa ait iken, 30.01.2007 tarihinde İtalya İNTERPOLÜ'nce çalıntı kaydı düşülmüş ve aracın aranıldığının Türk İNTERPOLÜ tarafından tespit edilmesi üzerine İtalya İNTERPOLÜ ile 13.05.2008 tarihinde yazılan yazı ile irtibata geçilmiş ve yapılan yazışmalardan bir sonuç alınamamış, sonrasında Alman İNTERPOLÜNE 07.12.2009 tarihli yazı ile aracın hangi ülkeye ihraç edildiği sorulmuş, Alman İNTERPOLÜ'nce verilen 29.09.2004 tarihli cevapta aracın ilk defa 29.09.2004 tarihinde ... Alman plakası ile ... adına tescilinin gerçekleştirildiği ve daha sonraki süreçte ruhsatının iptal olduğu, ruhsatının iptal sonrasında aracın ne olduğu yönünde bilgi sahibi olunmadığı belirtilmiş, buradan da bir sonuca ulaşılamamıştır. Ayrıca İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanlığına Nisan 2009 tarihinde "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazdığı yazının ekli listesinde söz konusu aracın da bilgilerine yer verildiği görülmüştür.

Bununla birlikte, aracın Romanya'da yakalanması sonrası, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen 09.11.2012 tarihli yazıda, Romanya İNTERPOLÜ'nden gelen yeni bir yazıda söz konusu aracın yasal hamilinin, aracın İtalya kayıtlarında maliki gözüken ...'ye zararlarını ödeyen ... isimli sigorta şirketinin olduğu, bu itibarla davacı ...'m ya da vekilinin anılan ülke Giurgiu Mahkemesi Savcılığına müracaat etmelerinin yerinde olacağı belirtilmiştir.

Davalı idarece, İtalyan İNTERPOLÜ'nce 30.01.2007 tarihinde çalıntı kaydı düşülmesine, sonrasında Alman İNTERPOLÜ'nden gelen 29.09.2004 yazıda da aracın ilk tescilinin Almanya'da tesis edildiği ve Türkiye'ye ikinci el olarak getirildiğinin belirtilmesine ve son olarak İçişleri Bakanlığının Nisan 2009 tarihli yazısında "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın bilgilerine yer verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi sonucu aracın ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece tescil işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan; bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, aracın anılan ülke Giurgiu Mahkemesi'nden davacıya teslim olunup olunmadığı ve davacı tarafından araç satışı nedeniyle kendisine karşı hukuki sorumluluğu bulunan kişilere adli yargı merciilerinde dava açılarak zararının bir kısmının veya tamamının tazmin edilip edilmediği hususlarının da gözetileceği açıktır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720; K:2013/1521 Sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un 18.06.2014 gün ve 6545 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

DANIŞTAY 15. DAİRE E. 2013/10840 K. 2015/2723 T. 7.5.2015

ÖZET : Trafik tescil bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır. Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanmasıdır. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaralarıyla tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması önem taşımaktadır. Bu itibarla; noterde yapılan satış senediyle araç devri yapılırken aracın gümrük kaçağı olup olmadığının davacı tarafından belirlenemeyeceği, noterdeki araç devir sözleşmesinden sonra tescil için gidilen trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.

DAVA : İstemin Özeti: Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin 28.2.2013 tarih ve E:2012/1007; K:2013/379 Sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; sahte gümrük şahadetnamesiyle yurda girişi sağlanan aracı davalı idarece trafik tescilinin yapılmasını takiben satın alan davacının, daha sonra satışını yaptığı A. D. tarafından kullanılmakta iken 25.3.2006 tarihinde gümrük kaçağı olduğu gerekçesiyle el konulan araçtan dolayı, uğradığı zararların tazmini istemiyle adı geçen kişi tarafından açılan dava sonucunda, davacının araca karşılık yapmak zorunda kaldığı ödeme sebebiyle uğramış olduğu 57.267,05 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Ankara 12. İdare Mahkemesi'nce davalı idarenin yetki ve sorumluluğunun, mevcut belge ve bilgilere göre aracın tescilini yapmakla sınırlı olduğu, davacının uğradığı zararda idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Satış ve Devirlerde Araçların Tescili" başlıklı, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 37. maddesinin 3. bendinde "Tescil için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına tescili yapılır." hükmü, 4. bendinde ise "Müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir." hükmü yer almaktadır.

T.C. Anayasasının 125. maddesinin 1. fıkrasında; "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır..." denilmiş ve maddenin son fıkrasında da, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." kuralı getirilmiştir.

Trafik tescil bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.

Dosyanın incelenmesinden; 1991 model, 250 D Turbo Med. Tipi, platin bej renkli WDB124128... şase ve 6029621000... motor numaralı Mercedes marka hususi otomobilin sahte gümrük şahadetnamesi ile ilk olarak 23.10.2002 tarihinde Hatay İl Emniyet Müdürlüğü tarafından trafik tescil kaydının yapıldığı, devamında aracın bu tarihten sonraki 3 ay içerisinde 3 kez, devamındaki 2,5 yıl içerisinde de 6 kez el değiştirerek farklı illere nakil giderek farklı şahıslar adına kayda alındığı, araç 31 D ' plaka ile F.A. adına kayıtlı iken aracın F. A.'dan olan alacağına mahsuben davacıya satıldığı, aracın davacı tarafından 26.4.2005 tarihli otomobil satış protokolü ve Altındağ 7. Noterliği'nin 26.4.2005 tarih ve 8093 yevmiye sayılı kati satış sözleşmesi ile A. D. isimli kişiye satıldığı, aracın A. D. tarafından 16 ... 282 plakayla Bursa Trafik Tescil Şubesine tescil edildiği, araca 24.3.2006 tarihinde gümrük kaçağı olduğu gerekçesiyle trafik ekiplerince el konulduğu, A. D. tarafından davacıya karşı Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava sonucunda Mahkemenin 29.6.2011 tarih ve E:2007/137, K:2011/272 Sayılı kararı ile, davanın kısmen kabulüyle araç bedeli olan 27.750,00 TL'nin davacı tarafından A. D.'e ödenmesine karar verildiği, davacı tarafından araç bedeli, faiz ve mahkeme masrafı olmak üzere 30.4.2012 tarihinde 52.700,00 TL, 17.5.2012 tarihinde de 1.690,00 TL olmak üzere 54.390,00 TL'nin A. D. isimli kişiye ödendiği, davacı tarafından ödemek durumunda kaldığı 54.390,00 TL zararın davalı idarenin sahte gümrük şahadetnamesiyle yurda girişi sağlanan aracın trafik tescili yapan idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla açıldığı anlaşılmaktadır.

Bunun yanı sıra davacının Altındağ 7. Noterliğinin 8093 Sayılı satış sözleşmesiyle aracın devrini A. D.'e gerçekleştirdiği, aracın 31 D ' plakadan 16..282 plakaya nakil gittiği, tescil işlemlerini yapılması sırasında Bursa Trafik Tescil Bürosunun Hatay Trafik Tescil Bürosuna aracın devrinde sakıncalı bir durum olup olmadığı sorulduğu ve Hatay Trafik Tescil Bürosundan gelen10.5.2015 tarihli yazıda sakıncasının bulunmadığının belirtildiği bunun üzerine devir tescil işleminin yapıldığı anlaşılmıştır.

Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanmasıdır. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaralarıyla tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması önem taşımaktadır.

Bu itibarla; noterde yapılan satış senediyle araç devri yapılırken aracın gümrük kaçağı olup olmadığının davacı tarafından belirlenemeyeceği, noterdeki araç devir sözleşmesinden sonra tescil için gidilen trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.

İdare Mahkemesi'nce; araca el konulmak suretiyle gerçekleştirilen eylem ve işlemlerin idarenin yürüttüğü hizmetin bir gereği olarak tesis edildiği ileri sürülmüşse de, gümrük kaçağı olan aracın trafikte dolaşımının sağlandığı, davalı idarenin aracın tescili aşamasında kusurlu hareket ettiği gerçeğini ortadan kaldırılmadığından İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulüyle Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin 28.2.2013 tarih ve E:2012/1007; K:2013/379 Sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 7.5.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder