7 Ağustos 2020 Cuma

İMAR PLANLARINA KARŞI AÇILAN DAVALARDA DAVA SÜRECİNDE TAŞINMAZIN SATILMASININ DAVAYA ETKİSİ

 

İdare Hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu edilen işlem arasında ölçülü ve ciddi bir ilişkinin, diğer bir deyişle menfaat bağının bulunması gerekmektedir.

Menfaat ihlali koşulu, iptal davalarının kabulü ve dinlenebilmesi için aranılan koşullardan biridir. Gerek doktrinde gerekse yargı içtihatlarında bu koşul, sübjektif ehliyet koşulu olarak kabul edilmekte, ancak ne tür bir menfaat ihlalinin gerçek ve tüzel kişilere iptal davası açma yeterliliğini sağladığını gösterecek kesin bir ölçü ortaya konulamamakta ve bu ilişki kural olarak iptal davasına konu olan kararın niteliğine göre saptanmaktadır.

Genelde, meşru, kişisel ve güncel bir menfaatin varlığı ve bunların ihlali menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı mercilerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin varlığı, dava açma ehliyeti için gerekli görülmektedir.

Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyeti için yeterli sayılmaktadır.

Ayrıca, iptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından bu davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması gerekmektedir.

İmar davalarında da menfaat ilişkisi bu doğrultuda geniş yorumlanmakta, hemşehrilik sıfatı veya baro, birlik ve derneklerin kuruluş amaçları dikkate alınarak açtığı davalarda ehliyetli oldukları kabul edilmektedir.

Ancak, imar davalarında dava açma ehliyeti kapsamında aranılan menfaat koşulunun dava sonuna kadar da korunması gerekmektedir.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği, dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararının kendiliğinden hükümsüz kalacağı kuralı yer almış, aynı maddenin ikinci fıkrasında da, yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçelerin iptal edileceği, hükme bağlanmıştır.

Bu bağlamda, imar planlarına karşı, plan sınırları içindeki taşınmaz dayanak alınarak açılan davalarda, dava sürecinde taşınmazın satılması halinde, davacının dava açma ehliyeti sona ermektedir. Bu durumda mahkeme anılan yasa hükmü uyarınca yeni malik davaya kaldığı yerden devam edene kadar dosyayı işlemden kaldırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder