İdare Hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu edilen işlem arasında ölçülü ve ciddi bir ilişkinin, diğer bir deyişle menfaat bağının bulunması gerekmektedir.
Menfaat ihlali koşulu, iptal davalarının
kabulü ve dinlenebilmesi için aranılan koşullardan biridir. Gerek doktrinde
gerekse yargı içtihatlarında bu koşul, sübjektif ehliyet koşulu olarak kabul
edilmekte, ancak ne tür bir menfaat ihlalinin gerçek ve tüzel kişilere iptal
davası açma yeterliliğini sağladığını gösterecek kesin bir ölçü ortaya
konulamamakta ve bu ilişki kural olarak iptal davasına konu olan kararın
niteliğine göre saptanmaktadır.
Genelde, meşru, kişisel ve güncel
bir menfaatin varlığı ve bunların ihlali menfaat ilişkisinin kurulmasında
yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari
yargı mercilerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi
ve manevi bir ilişkisinin varlığı, dava açma ehliyeti için gerekli
görülmektedir.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyeti için yeterli sayılmaktadır.
Ayrıca, iptal davaları ile idari
işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün
sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta
hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından bu
davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması gerekmektedir.
İmar davalarında da menfaat
ilişkisi bu doğrultuda geniş yorumlanmakta, hemşehrilik sıfatı veya baro,
birlik ve derneklerin kuruluş amaçları dikkate alınarak açtığı davalarda
ehliyetli oldukları kabul edilmektedir.
Ancak, imar davalarında dava açma
ehliyeti kapsamında aranılan menfaat koşulunun dava sonuna kadar da korunması
gerekmektedir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun "Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik" başlıklı
26. maddesinin birinci fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir
sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip
hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın
ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın
işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği, dört ay içinde
yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararının
kendiliğinden hükümsüz kalacağı kuralı yer almış, aynı maddenin ikinci
fıkrasında da, yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçelerin iptal
edileceği, hükme bağlanmıştır.
Bu bağlamda, imar planlarına
karşı, plan sınırları içindeki taşınmaz dayanak alınarak açılan davalarda, dava
sürecinde taşınmazın satılması halinde, davacının dava açma ehliyeti sona ermektedir.
Bu durumda mahkeme anılan yasa hükmü uyarınca yeni malik davaya kaldığı yerden
devam edene kadar dosyayı işlemden kaldırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder