Türk Ceza Kanunu’nun 257.
maddesinin 1. fıkrasında, “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller
dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin
mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir
menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.” hükmü yer almıştır.
Anılan hüküm ile
cezalandırılan görevi kötüye kullanma suçu, genel, tali ve tamamlayıcı bir suçtur.
Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın başka bir suç oluşturmadığı
hâllerde, kamu görevlisi bu suçtan cezalandırılır.
Görevin gereklerine
aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde görevi kötüye kullanma suçu oluşur.
1) Görevi
kötüye kullanma suçu, sadece kamu görevlisi tarafından veya özel kanunlarda
kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı öngörülen kimseler tarafından
işlenebilen, özgü bir suçtur.
TCK’nın
6. maddesinde kamu görevlisi, “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya
seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak
katılan kişi” olarak tanımlanmıştır.
Kamu görevlisi tanımına ilişkin TCK’daki bu hüküm Organize Sanayi Bölgesi yönetim organlarında görev yapan kişilerin yaptıkları bütün iş ve işlemler bakımından kamu görevlisi sayılmalarını gerektirmemektedir.
4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun 22/2. maddesinde, “OSB
ve OSBÜK organ üyeleri ile personeli, kendi kusurlarından ileri gelen
zararlardan sorumludurlar. Bunlar, para ve para hükmündeki evrak ve senetler
ile bilanço, tutanak, rapor, defter ve belgeler üzerinde işledikleri suçlardan
dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar.”
hükmü yer almıştır.
4562 sayılı Kanunun 22. maddesi hükmüne paralel düzenlemeler, eski ve yeni Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliklerinde de yer almıştır.
Bu düzenlemeler karşısında, 4562 sayılı Kanunun ilgili hükmünün TCK’nın 6. maddesindeki kamu görevlisi tanımıyla ve ayrıca zimmet, irtikap, görevi kötüye kullanma ve belgede sahtecilik suçlarına ilişkin hükümleriyle birlikte ve birbirlerini tamamlayan hükümler olarak değerlendirmeye tabi tutulması gereği ortaya çıkmaktadır. (Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk’a Armağan, Ankara, 2020, sh. 715 vd.)
4562 sayılı Kanun hükümlerine göre, OSB, “özel hukuk tüzel kişiliği”ni haizdir (m. 5). Her ne kadar kamu yararı mülahazasıyla OSB adına kamulaştırma yapılabilmekte ise de, bu işlemleri OSB yönetim organları değil, Valilik, İl Özel İdaresi, Belediye veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı yapmaktadır (4562 s. Kanun, m. 5). Söz konusu hükümler, OSB karar, yönetim ve denetim organları üyeleri ile yönetici ve sair personelinin, bu görevleriyle bağlantılı olarak gerçekleştirdikleri bütün iş ve işlemler bağlamında kamu görevlisi olarak kabul edilmelerini gerektirmemektedir.
4562 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği hükümlerinde, OSB karar, yönetim ve denetim organları üyeleri ile yönetici ve sair personeli, OSB’nin para ve para hükmündeki evrak ve senetlerine yönelik olarak işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayıldığından, OSB’ye ait malvarlığının zimmete geçirilmesi halinde, OSB karar, yönetim ve denetim organları üyeleri ile yönetici ve sair personeli, kamu görevlisi kabul edilecek ve TCK’nın zimmet suçuna ilişkin hükümlerine istinaden cezai sorumluluklarına gidilecektir.
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.04.2019 tarihli ve E.2014/3626, K.2019/4095 sayılı kararında, Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünde muhasebe ve kasa sorumlusu olarak görev yapan sanığın, kasa mevcudunu hayali olarak azaltarak çıkışını yaptığı parayı zimmetine geçirdiği, 4562 sayılı Kanunun 22. maddesine göre işlediği suçtan dolayı devlet memurları gibi cezalandırılması öngörülen sanığın eyleminin basit zimmet suçu olduğuna karar verilmiştir.
Danıştay
1. Dairesinin 09.10.2013 tarihli ve E. 2013/1013, K. 2013/1240 sayılı kararında da, Sivas Valisinin Sivas Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı,
Sivas Belediye Başkanının ve İl Özel İdaresi Genel Sekreterinin Organize Sanayi
Bölgesi Yönetim Kurulu Üyesi oldukları, ilgililere bu sıfatları nedeniyle isnat
edilen eylemlerin, 4483 sayılı Kanunda belirtilen "Devletin ve diğer kamu
tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar" kapsamında olmadığı
ve genel hükümlere göre soruşturulması gerektiği berirtilmiştir.