4 Nisan 2021 Pazar

OHAL KHK’leri İle İhraçlarda Masumiyet Karinesi İhlalleri

 

OHAL KHK’leri ile bir daha girmemek üzere kamu görevinden çıkarma kararlarında yaptırıma sebep olan eylem terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmaktır. Bu da esasen terör örgütü üyeliğini işaret etmektedir.

Terör örgütü üyeliği ise salt disiplin suçu olarak kabulü mümkün olmayan bu suç TCK'nın 314. maddesi gereğince ağır bir cezai yaptırıma bağlanmıştır.

OHAL KHK’leri ile kamu görevinden çıkarma kararlarının birçoğunda masumiyet karinesi ihlal edilmiş, şahsın yasaya göre suçu kanıtlanmadan önce suçlu olduğu yönündeki görüşe itibar edilmiştir.

Ceza yargılamasında olması gerektiği gibi, İdarenin görevden çıkarma kararlarında da, yasa dışı bir örgütle olan irtibat ve iltisak nedeniyle yargı kararı verilebilmesi, idari işlem niteliğinde ihraç kararı tesis edilebilmesi için, irtibat ve iltisak hainde olunan örgütün terör örgütü olarak kesinleşmiş mahkeme kararıyla ortaya konulduğu tarihten sonraki irtibat ve iltisakın aranması gerektiği açıktır.

Bu sebeple 2015 yılının Aralık ayından önceki fiilleri nedeniyle kişilerin örgütle iltisak ve irtibatlarının olduğu ileri sürülemez, bu tarihten önceki fiilleri esas alınarak kanaat oluşturulamaz. Yani, ihraçlarda geçmişteki değil, 2015 yılının Aralık ayından sonraki bağ ortaya konulmalıdır.

OHAL KHK’larına baktığımızda, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan (eklerde yer alan listelerde ismi geçen kamu görevlileri) başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır.”  ifadeleri görülmektedir ki, esasen listede isimleri yer alan kişiler, haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan kişiler bir terör örgütüne üye olmakla suçlanmış ve bu suretle masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir.

OHAL Komisyonunun başvuruyu reddederken verdiği kararlar incelendiğinde de, başvurucunun en son görev yaptığı birim tarafından FETÖ/PDY örgütü ile bağlantısı-ilişkisi olduğu yönünde değerlendirmenin bulunduğu, başvurucunun FETÖ/PDY terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı olduğunun kurum kanaatiyle ortaya konulduğu, en son görev yaptığı birim tarafından başvurucunun FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantısı-ilişkisi olduğu yönünde güvenilir kaynaklara dayalı çevresel araştırma bilgisi bulunduğu, başvurucuyla ilgili kurum içi araştırmalarda FETÖ/PDY terör örgütüyle başvurucunun iltisaklı olduğu yönünde kurum kanaatine varıldığı gerekçelerine dayanıldığı görülmektedir.

Buradan, Komisyonun kurum ve kuruluşlardan gelen görüş ve kanaati gerekçe alarak karar verdiği anlaşılmaktadır.

Komisyon bazı kararlarında başvurucu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olsa da, başvurucunun örgütle irtibatı ve iltisakı bulunduğu yönündeki kurum görüşünü esas alarak karar vermiştir.

 Böylelikle, Komisyon, bir kişinin terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin kararı sadece yargı mercileri verebilecekken ve başvurucuyla ilgili verilmiş böyle bir karar yokken, kaynağı belirsiz ve doğruluğu şüpheli Kurum kanaatiyle başvurucuyu terör örgütü üyesi ilan etmiştir.

Benzer şekilde hakkında beraat kararı verilen bir kişinin başvurusu, “kurumu tarafından Komisyona intikal ettirilen personel bilgi dosyasında; başvurucunun kurumu tarafından FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu yönünde değerlendirmelerin bulunduğu” gerekçesiyle reddedilmiştir.

Bu şekilde, yargı mercilerinin ilgililer ile bir örgüt arasında kuramadığı bağı Komisyon kurabilmektedir.

İdare mahkemeleri de bu konuda OHAL Komisyonundan farklı davranmamakta ve OHAL Komisyonu gibi idari yargı mercilerinin de evrensel hukuk kuralları ve Anayasa’nın 90. maddesi gereğince ülkemizi de bağlayıcı olan AİHM kararları yerine hukuki temeli olmayan ve açıkça AİHS hükümlerine aykırı olan “kriterlere” dayanarak haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan kişilerin bir silahlı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı olduklarına, yani terör örgütü üyesi olduklarına karar vermektedir.