Vergiye ilişkin yükümlülüklere uyulmasını sağlamak için, başta
213 sayılı Kanun olmak üzere çeşitli kanunlarda vergi suç ve kabahatlerine
ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
213 sayılı Kanunun 359. maddesinde
kaçakçılık suçları, 362. maddesinde vergi mahremiyetinin ihlali suçu, 363.
maddesinde mükelleflerin özel işlerini yapma suçu olmak üzere çeşitli suçlar, bunların
yanı sıra 341. maddede vergi ziyaı, 351. ve 352. maddelerde usulsüzlük, 353.,
355. ve mükerrer 355. maddelerde ise özel usulsüzlük kabahatleri düzenlenmiştir.
Kanun’un “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359.
maddesinde kayıt, defter ve belge düzenine ilişkin kaçakçılık suçunu oluşturan
fiiller ağırlıklarına göre dört grupta düzenlenmiştir.
Bu fiiller için çeşitli sürelerde hapis cezaları
öngörülmüştür. Bu suçların soruşturması Cumhuriyet savcılığınca, kovuşturması
ceza mahkemesince yürütülmektedir. Kanun’un 367. maddesine göre soruşturma,
vergi incelemesi sonrasında oluşturulan vergi inceleme raporuna dayalı vergi
suçu raporu ve idarenin mütalaasının Cumhuriyet başsavcılığına iletilmesi ile
başlamaktadır.
Ancak suçun işlendiğinin diğer yollarla öğrenilmesi
durumunda idareden inceleme istenmektedir. İdarenin mütalaası dava şartı
olduğundan her iki hâlde de mütalaa alınması gerekmekte, mütalaa alınmaksızın
kovuşturma aşamasına geçilememektedir.
Kaçakçılık suçu kasten işlenebilen bir suç olup kastın
yokluğunda manevi unsurun bulunmaması nedeniyle ceza verilememektedir.
Kanun’da aksine hüküm bulunmadıkça kaçakçılık suçunun
işlenebilmesi için vergi ziyaı biçiminde bir neticenin (zararın) gerçekleşmesi
gerekli değildir. Bu itibarla kaçakçılık suçu kural olarak hareket (tehlike)
suçu olarak nitelendirilmekte olup suçu oluşturan fiilin hareket unsurunun
gerçekleştirilmesiyle suç tamamlanmaktadır.
Ancak gerçek kişiler tarafından işlenebilen kaçakçılık suçunda,
gerçek kişiler dışındakilerin (tüzel kişiler, tüzel kişiliği olmayan oluşumlar)
mükellef veya vergi sorumlusu olması durumunda kaçakçılık suçunun bunların
temsilcileri, çalışanları gibi gerçek kişilerce işlenmesi söz konusu
olabilecektir.
Vergi ziyaı suçu, Kanun’un 341. maddesinde mükellefin veya
sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi
veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi
veya eksik tahakkuk ettirilmesi biçiminde tanımlanmıştır.
Verginin ziyaa suçunun işlenmiş sayılabilmesi için verginin
zamanında beyan edilmemesi, eksik beyan edilmesi gibi hâllerle kayba
uğratılması gerekmektedir.
Kanun’un 344. maddede ise mükellef veya sorumlu hakkında
ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezasının kesileceği,
vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi hâlinde bu
cezanın üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanacağı
hükme bağlanmıştır.
Usulsüzlük ise Kanun’un 351. maddesinde “vergi kanunlarının
şekle ve usule müteallik hükümlerine riayet edilmemesi” olarak tanımlanmıştır.
Usulsüzlükler, 352. maddede I. ve II. derece usulsüzlükler şeklinde
derecelendirilmiş olup bunlara uygulanacak idari para cezaları tarifeler
hâlinde belirlenmiştir.
Özel usulsüzlük hâlleri ise usulsüzlüklere göre daha
nitelikli fiillerdir. Özel usulsüzlük hâllerini oluşturan fiiller Kanun’un
353., 355. ve mükerrer 355. maddelerinde düzenlenmiş olup her bir özel
usulsüzlük fiili için değişen miktarlarda nispi veya maktu idari para cezaları
öngörülmüştür.
Usulsüzlük fiillerinde, vergi ziyaından farklı olarak, vergi
kaybı biçiminde bir zarar şartı aranmaz, kabahat olarak tanımlanan hareketin
gerçekleşmesiyle kabahat işlenmiş sayılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder