18 Nisan 2022 Pazartesi

Haklarında Kamu Davası Açılmış Avukatların Baro Levhasına Yazılma Taleplerinin Kovuşturma Sonuna Kadar Bekletilmesi

 

1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Avukatlığa kabulde engeller" başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak," avukatlık mesleğine kabule engel olan durumlar arasında sayılmış, aynı Maddenin 3. fıkrasında da, "Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir." hükmü getirilmiştir.

Anılan hükümler irdelendiğinde, 1. fıkranın (a) bendinde sayılan suçlardan mahkûm olanların avukatlık mesleğine kabul edilmeyecekleri hususunda amir bir hüküm (bağlı yetki) getirilmiş olmakla birlikte, aynı Maddenin 3. fıkrasında, haklarında 1. fıkranın (a) bendinde sayılan suçlardan kamu davası açılmış olanların avukatlığa alınmalarının kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilmesi konusunda Barolara ve Barolar Birliğine takdir yetkisi tanındığı görülmektedir.

 Danıştay kararlarında, takdir yetkisi, temel amacı faaliyetlerinde kamu yararını gerçekleştirmek olan idarenin belli bir konuda karar alıp almama yahut karar alma hususunda birden fazla seçenek arasında seçim yapma serbestisine sahip olması şeklinde tanımlanmaktadır.

Barolar ve Barolar Birliği, haklarında belirtilen suçlardan haklarında kamu davası açılmış olanların, avukatlığa alınmalarını kovuşturmanın sonuna kadar bekletme konusunda Yasa ile tanınan bu yetkiyi kullanmak zorunda değillerdir.

 Söz konusu yetkinin kullanılmaması durumunda, kullanılmayan takdir yetkisinin niçin kullanılmadığı hususunda yargı denetimi yapılması yerindelik denetimi anlamına gelir ve idarenin takdir yetkisini kullanmaya zorlayacak bu şekilde bir yargı denetimi yapılması mümkün değildir. (Danıştay 5. Dairesinin 06.05.2003 tarihli, E. 2002/1895, K. 2003/1891 sayılı kararı)

Anayasanın 125. maddesinde, yargı yetkisinin, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı açıkça belirtilmiş, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde de, İdari mahkemelerin, yerindelik denetimi yapamayacakları, idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyecekleri kurala bağlanmıştır.

İdarelerin birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisiyle donatıldıkları durumlarda, idari yargı mercilerinin idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belirli bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri Anayasa ve 2577 sayılı Kanun'un yukarıda yazılı hükümleriyle ve idare hukuku ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.

Ancak, söz konusu takdir yetkisinin Barolar ve Barolar Birliğince kullanılması, yani belirtilen suçlardan haklarında kamu davası açılmış olanların, avukatlığa alınmalarını kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesi halinde, kullanılan bu yetkinin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığı hususunda hukuka uygunluk denetimi yapılacağı kuşkusuzdur.

Kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alan masumiyet karinesi, Anayasada, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” ifadesi ile tanımlanırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de, “bir suç ile itham edilen herkesin, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılacağı” belirtilmiştir.

Masumiyet karinesi ile tanınan güvencenin sağlanabilmesi için suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin, Mahkemeler ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilmemesi ve suçlu muamelesine tabi tutulmaması gerekir.

Bu çerçevede, 1136 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde sayılan suçlardan haklarında kamu davası açılmış olanların avukatlığa alınmalarının kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilmesi hususunda Barolara ve Barolar Birliğinin yargı kararı ile zorlanması, idare hukuku ilkeleriyle bağdaşmayacağı gibi, Ülkemizde ilk derece mahkemesi, istinaf ve Yargıtay aşamaları ile uzun süren ceza yargılaması sürecinde kesinleşmeyen mahkumiyetin kesinleştiği kabulü ile işlem tesisi ve yargı kararı verilmesi masumiyet karinesinin ihlali olacaktır.